Nesibe Aydın Eğitim Kurumları Başkanvekili “Okullar salgın güvenliği anlamında sokaktan ve toplum hayatından çok çok daha güvenli yerler” dedi
Okullarda 6 Eylül’de yüz yüze eğitimin başlaması kararı ile birlikte okul yönetimleri Sağlık Bakanlığı ve MEB’in salgınlarda alınması gereken önlemler rehberini uygulamak için hazırlıklara başladı.
Covid-19 salgınında eğitim ve yeni dönemde önlemlerle ilerleyecek eğitim ve öğretim faaliyetlerine mercek tutmak için Nesibe Aydın Eğitim Kurumları Başkanvekili Mirkan Aydın’a süreci sorduk. Aynı zamanda Ankara Eğitim Platformu Başkanı olan Mirkan Aydın yaklaşık 22 yıldır eğitim camiasında yönetici olarak görev alıyor.
2020 yılının Mart ayından itibaren Türkiye’de eğitim kesintilerine yol açan Covid-19 salgını sürecinde ilk başlarda kesintinin uzun süreceğinin öngörülmediğine dikkat çeken Aydın Covid-19 salgınında eğitimi şu sözlerle anlattı:
“Bir aylık bir kesintiden sonra tekrar normale döneceğimizi düşünülmekteydi. Salgın dünyayı esir alıp; ciddi vakalara ve ölümlere yol açtıktan sonra kesintinin epey uzun süreceği anlaşılmaya başlandı. 2020 Mart ayında ilk kesinti başladığında genel olarak eğitim camiası bu sürece çok hazırlıklı değildi. Öğretmenler ve öğrenciler bir anda kendilerini uzaktan eğitim süreci içerisinde buldular.
Özellikle anaokulu, ilk okul, orta okul ve lise kademisinde ilk kez deneyimlenmiş bir sürece topyekün olarak başlamak zorunda kaldılar. İlk dönem adaptasyon süreciydi tüm taraflar açısından. Adapte olmakta zorlanıldı. Daha sonra zaman geçtikçe öğretmenlerimizin gerçekten çok üstün çabasıyla süreçlerde ciddi bir hakimiyet sağlanmaya başlandı. Okul kapanmalarının gerçekleşeceğini anlayınca bizler eğitimciler olarak okulu eve taşıdık.”
“5 duyunun çalıştığı tüm aktiviteleri eve taşımaya çalıştık”
Covid-19 salgını boyunca uzaktan eğitimde Çocukların günlük okul rutinlerini evde tamamlamaya ve evde uygulamaya başladıklarını dile getiren Mirkan Aydın günlük okul rutinlerini eve taşıma sürecini “Örneğin sabah çocuk okul günlerinde güne erken başlayıp, kahvaltısını yapıp derse hazır bir şekilde başlarken biz de öncelikle çocuğun bu alışkanlıklarını kaybetmemesi günlük rutinlerini tekrar etmesi için bunu sürdürmeye çalıştık.
Çocuklarımı uzaktan iletişim araçları; telefonlarla, mesajlarla sürekli günlük olarak takip ettik. Sabah güne erken başlaması, beslenme alışkanlıklarını sürdürmesi günlük temizlik alışkanlıklarını yapması gibi hususlarda özellikle günlük rutini oturttuk. Daha sonra mümkün olduğunca müfredatımızı tüm yönleri ile; zihinsel ve bedensel aktiviteler 5 duyunun çalıştığı tüm aktiviteleri eve taşımaya çalıştık” sözleri ile anlattı.
Sürecin öğretmen ve öğrenciler için zorlu geçtiğine dikkat çeken Aydın “Öğretmen ile öğrenci arasına ekran girdiği zaman o gönül bağı yeterince kurulamıyor. Dolayısıyla bunu yapabilmek yüzde 100 gerçekleşemedi. Özellikle uygulama ağırlıklı; spor, sanat ve çeşitli bilim teknikleri gibi derslerde bunun fazlasıyla aksadığını gördük. Bardağın dolu tarafında ise ilkokul bir kademesinde okuma yazma öğrenme seviyesinde olan çocukların tamamının okuma yazmayı çok iyi bir şekilde öğrendiğini ve hatta sevdiğini gözlemledik. Akademik anlamda müfredatın eksiksiz bir şekilde tamamlanabildiğini gözlemledik.” dedi.
Covid-19 salgınında öğrencilerin akademik başarısının da olumsuz etkilendiğini vurgulayan Aydın “Pandemi hem 2019-2020 yıllarını hem de 2020-2021 yılını etkisi altına aldığı için yaklaşık 1.5 yıllık bir kayıptan bahsediyoruz. Bu noktada hem ulusal sınavlarımıza yansıyan hem de öğretmenlerin gözlemlerinde; çocukların bir önceki dönem öğrenciler arasında ciddi akademik performans farkı olduğu da Türkiye genelinde bir gerçek. En son açıklanan YKS’de de sıfır puan alan öğrenciler ile 150 barajını aşamayan öğrencilerin epey yüksek sayıda olması da uzaktan eğitimin faturası olarak bizlere iletildi.” ifadelerini kullandı.
“Çocuk bilgisayar oyunlarına, videolara, sosyal medyaya esir oldu”
Covid-19 salgını sürecinde eğitimciler olarak en büyük tehdidi çocukların sağlık sıkıntıları olarak gördüklerini kaydeden Aydın çocuk, ergen ve ön gençlik grubundaki yaş grupları ile çalıştıklarını belirterek “Bir buçuk yıllık okul kapanmalarından dolayı hareketsizlik ve eve kapanmalar çocuğun ciddi anlamda sağlığını olumsuz etkiledi. Öncelikle obezite sınırına yaklaşan çok fazla öğrenci var. Çocukların bir kısmı ciddi kilo alma eğilimde. Hareketsizlikten kaynaklı omurga sağlığında sıkıntı yaşayan öğrenciler var. Ekrana uzun süre bakmaktan kaynaklı göz sağlığı bozulanlar, baş ağrısı şikâyeti yaşayanlar var.” dedi.
“Depresyon geçiren öğrenciler oldu”
Sosyal ve psikolojik sıkıntıların da bu süreçte öğrencileri olumsuz etkilediğine değinen Mirkan Aydın “ Uzaktan eğitimde çocuğun gününün belli bir kısmını kontrol altına alabildik ama kalan kısmında yine eve kapalı ve başında bazen ebeveyn olmayan durumlar olduğu için çocuk bilgisayar oyunlarına, videolara, sosyal medyaya ve birçok uygulamaya esir oldu. Bu anlamda bağımlı durumuna gelen yüz binlerce öğrenci olduğundan bahsedilmekte. Bu çok büyük bir sıkıntı ve bu durum çocuğun davranışlarını olduğu gibi etkilemekte. Bunun yanında eve uzun süre kapalı kalmaktan dolayı davranış bozukluğu gösteren, iletişim sıkıntısı yaşayan, depresyon geçiren öğrenciler olduğunu da bilmekteyiz. Hem fiziki hem sosyal psikolojik kısmında çocukların ciddi badireler atlattığını söyleyebiliriz.”
“Okul kapama öğrenci sağlığı üzerine çok çok büyük tehditler yarattı”
Türkiye’de kent nüfusunun artmasının evde eğitime yansımalarına değinen Aydın öğrencilerin eskisi gibi park, bahçe oyunlarına sahip olmadığını belirterek “Pandemi öncesinde de okul çocuğun hareket edebildiği, spor yapabildiği, arkadaşları ile oynayabildiği yegane mekandı. Okul devrede olmayınca çocuk hareket edebildiği, sosyalleşebildiği yaşam alanından kopmuş oldu. Bu durumun getirdiği sorunları da yaşadı öğrencilerimiz. Bu yönüyle okul kapama öğrenci sağlığı üzerine çok çok büyük tehditler yarattı.”
OECD verilerine göre Türkiye’nin okul kapanma sürelerinde dördüncü sırada olduğu bilgisini paylaşan Aydın velilerin de bu süreçte zorlandığına işaret ederek şu ifadeleri kullandı:
“Veliler açısından da süreç zordu. En büyük handikap ise hem annenin hem babanın bir arada çalışmak zorunda olduğu ailelerde oldu. 15 Şubat’ta tüm bağımsız anaokullarına yüz yüze eğitim müsaadesi verildi. Geç kalınmış bir karardı. Bence hiç kapatılmamalıydı.
Evde bir yetişkinin olduğu durumlarda da sosyo-ekonomik duruma göre uzaktan eğitime erişmeleri çok ciddi anlamda sıkıntı yarattı. Örneğin tek bir akıllı cihaz olan evde 3-4 çocuk var. Ekonomik anlamda bu külfeti kaldıramayan ailelerde uzaktan eğitime erişimde sıkıntılar yaşandı. Bir çocuk uzaktan eğitim alırken; diğer ikisi boşta kaldı. Aileler onların zaman geçirmesi için farklı yöntemler denedi. Dolayısıyla uzaktan eğitime ulaşan aileler ile ulaşamayan aileler arasındaki fark daha da fazla çocuk performansı açısından açıldı.”
Covid-19 salgınında veli-okul koordinasyonu
Çocukların Covid-19 salgını döneminde ev koşullarında kısıtlı hareketle kalmasının zor olduğuna işaret eden Aydın ailelere okul rutinlerini evde kurmaları yönünde önerilerde bulunduklarını belirterek veli okul koordinasyonunu şu sözlerle anlattı:
“Veli eğitimleri düzenledik. Canlı bağlantılar ile çeşitli iletişim araçları ile sürekli velilerimizle temas etmeye çalıştık. Okulda uygun olabilecek çeşitli yöntem ve teknikleri onlara aktarmaya çalıştık. Uzaktan eğitim programlarımız içerisinde akademik program ile beraber hareketli etkinlikler de yaptırmaya çalıştık. Örneğin uzun kapanma dönemlerinde her sabah derslerimize sabah sporu, jimnastiği etkinlikleri ile başladık. Her 30-40 dakikada bir çocuğun ev içinde hareket edeceği çeşitli aerobik hareketleri yapabileceği çeşitli vesileler yaratmaya çalıştık.
Ancak uzaktan eğitimde bu rutinleri gün boyu yapılamıyor. Neticede ekrana maruz kalma ile ilgili bir sınırlama var. Uzaktan eğitim bittikten sonra da ailelere çocuklara ev içinde sorumluklar; örneğin odasını, masayı toplaması; gelen alışverişten gelen eşyaları yerine yerleştirmesi gibi günlük ev işlerine de yardımcı olacağı sorumlulukları vermelerini istedik. Aile boyu birlikte yapılabilecek; yemek hazırlama etkinliği, küçük tamirat işleri gibi çocuğu evde sorumlu kılacakları görevler vermelerini istedik.”
Kitap okumanın Covid-19 salgını sürecinde önemine dikkat çeken Aydın “Kitap okuma sürelerini maksimum düzeyde tutmaya çalıştık. Aile içerisinde iletişimin, baş başa olmanın fırsat olarak düşünüleceği; birbirinden ayrı geçirilen zamanların telafisi olarak düşünüleceği aile içi sosyalleşmeleri de sağlamaya çalıştık. Ailelerimize bu yönde önerilerde bulunduk. Tabi bunlar bir iki hafta süreçlerde işe yarayan yöntemler ama iki, iki buçuk aylık dönemlerde ailelerin çok bunaldığı çok sıkıldığı vakalarla da karşılaştık” dedi.
“Havalandırma çok önemli”
MEB ve Sağlık Bakanlığı salgında okullarda alınması gereken önlemler rehberinin bir buçuk yıllık deneyimlerinin özeti olduğunu söyleyen Aydın rehber ile ilgili şunları kaydetti:
“Burada okul personellerinin ya tam aşılanması ya da düzenli olarak haftada 2 kez PCR testi getirmesi isteniyor. Bu sayede okul çalışanları yani öğretmenler ve destek hizmetlerinde çalışanların tam aşıya yakın bir orana ulaşacağımızı düşünüyorum. Aşıdan kaçınanlar içinde düzenli PCR testi getirilmesi güvenliği artıran bir husus olacaktır. Diğer yandan velilere de tam aşılanma önerilmekte ama herhangi bir yaptırım şu an için öngörülmemiş. Belki ilerleyen zamanlarda çeşitli toplumsal kısıtlamalarla bu oranının artırılması sağlanabilir.
Okul genelinde uyulması gereken kural sade ve öz bir şekilde anlatılmış. Özellikle havalandırma çok önemli. Dersliklerin ve eğitim yapılan tüm mahallerin düzenli havalandırılmasına dikkat çekilmiş. Derslerin maksimum 40 dakika olması ve dersliklerin maksimum 40 dakikada bir taze hava ile dolması önerilmiş. Gün boyunca hem çalışanların hem öğrencilerin sürekli maske takması; nemlenen kirlenen maskelerin sürekli değiştirilmesi; atık kutularında eski ya da kirli maskelerin muhafaza edilmesi gibi konular da dikkatle vurgulanmış.”
Öğrencilerin kendi sınıfı haricinde diğer öğrencilerle kalabalık oluşturmasının; kendi kümesi dışında öğrencilerle temas etmesinin önüne geçilmesinin de Bakanlık tarafından istendiğine değinen Aydın “Gerektiğinde yemek saatlerinde; sabah giriş, akşam çıkış saatlerinde düzenlemelerle kalabalıkların minimuma indirilmesi de rehberde istenmiş. Sosyal mesafe kuralları gereği de sınıf içerisinde 1 buçuk metre daha kalabalık olabilecek mekanlarda da en az iki metrelik sosyal mesafeye riayet edilmesi de Bakanlığın okul yöneticilerinden istediği hususlar.” dedi.
Covid-19 tedbirlerinin uygulanmasında ilk adım aile
Salgın sürecinde eğitimciler olarak deneyimler kazandıklarına vurgu yapan Mirkan Aydın ilk adımın aile de başladığına dikkat çekerek “Bakanlığın rehberinin sonunda bir bildirim formu var. Burada üç aşamada ailelerden taahhütte bulunması isteniyor. Birincisi aile içerisindeki bireyler ya da çocukta herhangi bir covid-19 belirtisi varsa sağlık kuruluşuna başvurmaları ve okula öğrencilerin gönderilmemesi istenmekte. Temaslı kişi varsa aile içerisinde kesinlikle öğrencinin yüz yüze eğitime gönderilmemesi ve pozitif vaka olması durumunda da öğrencinin karantina altına alınıp okula gönderilmemesi istenmekte. Bunu bilgi formu olarak ailelere imza altına alması gerekiyor okul müdürlerimizin.
Biz de Nesibe Aydın olarak ilk önce burada bir hassasiyet yaratmaya çalışıyoruz ailelerimizde. Herhangi bir şekilde Covid-19 izi olan, belirti taşıyan hane içerisinde herhangi bir kişide şüphe dahi olsa o şüphenin ortadan kalkana kadar öğrencinin yüz yüze eğitime; okula gönderilmemesi gerekmekte. Bunu biz ailelere hem online eğitimlerle bire bir okul sağlığı ve güvenliği uzmanlarımızla aktarmaktayız hem de oluşturduğumuz Covid kitapçığı ile ailelerimizin dikkatle okumasını isteyerek tüm tedbirleri almalarını sağlıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Vaka çıkması durumunda okul yönetimi ne yapar?
Okul kapısında tedbirlerin başladığını ve veli dahi olsa randevusuz ziyaretçi kabul etmediklerini dile getiren Aydın ziyaretçi olması durumunda HES Kodu sorgulaması yapıldığını hatırlattı. Ateş ölçümü ve semptom taraması ile ziyaretçilerin okula kabul edildiğini belirten Aydın öğrencilerden ya da ailelerden temaslı ya da pozitif vaka varsa okul müdürlerine SMS ile bilgilendirme yapıldığını söyleyerek süreci şu sözlerle anlattı:
“Biz de hemen öğrencinin sınıfında varsa yakın temasta bulunduğu öğrencilerin izini sürerek karantina altına alınmasını sağlıyoruz. Vaka okula ulaştığı andan itibaren bulunduğu grubun içinde kıstırarak yayılmasını engellemeye çalışıyoruz.” dedi.
“Öğrenciler okullarda çok daha korunaklı bir pozisyonda”
Küme sistemi ile öğrencilerin fazla temas oranını azaltma yönünde çalışma yaptıklarına değinen Nesibe Aydın Okulları Başkanvekili Aydın sistemi şöyle anlattı:
“Öğrenci diyelim ki 5-D sınıfında. Bu sınıf 20 öğrenciden oluşuyor. Gün boyunca; yani çocuğun sabah girişinden akşam çıkışına kadar sadece o 20 kişilik öğrenci grubu ile temas etmesini sağlıyoruz. Öğrencinin sınıfında oturduğu yer belli, yemekhanede oturduğu yer belli, atölyede kullandığı masa ve sıra belli. Bir öğrencide herhangi bir vaka olması durumunda en yakın çevresindeki öğrencileri de izole ederek o anlamda riski en aza indirmeye çalışıyoruz. Teneffüslerde de, giriş çıkışlarda da bu anlamda en az kalabalıklarla bu süreci o küme içerisinde yönetmeye çalışıyoruz.
Bunu geçen dönemlerde yüz yüze eğitime fırsat verildiğinde de bolca uygulama imkanı bulduk. Okullar salgın güvenliği anlamında sokaktan ve toplum hayatından çok çok daha güvenli yerler. Birçok okulun da bu hassasiyeti takip ettiğini biliyoruz. İl Milli Eğitim Müdürlüklerine günlük vakalar ulaşıyor. Öğrencilerde toplumdaki vaka sayılarının çok çok altında vaka gözlemlemekteyiz. Bağışıklık yapıları itibarıyla virüse karşı bir dirayetleri var. Alınan tedbirler itibarıyla öğrenciler okullarda çok daha korunaklı bir pozisyonda.”
“Öncelikle sosyal ve duygusal becerileri geliştirecek etkinlikler planlandı”
Öğrencilerde yaşanabilecek adaptasyon sorunu ile ilgili konuşan Aydın PCovid-19 salgının başladığı sene 4. Sınıfta olan bir öğrencinin şimdi 6. sınıf öğrencisi olacağı örneğinden hareketle şunları kaydetti:
“Çocukların öncelikle okul aidiyetlerini sağlamamız gerekiyor. Eğitimciler olarak bunu sosyal ve duygusal beceriler olarak ifade ediyoruz. Dolayısıyla biz öğretmenlerimizle hizmet içi eğitimlere dört hafta önce başladık. Öğretmenlerimizle öncelikle sosyal ve duygusal becerileri geliştirecek etkinlikler planlamalarını istedik.
Çocuk okula adım attığından itibaren yaş grubuna göre; oyun oynaması, etkinlik yapması, bahçede arkadaşları ile beraber sosyalleşmesi gibi okulun iyi bir yer olduğunu onun doğasına hitap ettiğini hissettirecek aktivitelerle doldurmayı istedik. Çocuğun okul aidiyeti yükselttikten akranları ile sosyalleştikten sonra da o bağı müfredata eklemlemeye çalışacağız. Bir de bu işin önemli bir yanı da sınıf yönetimi.
Çocuklar uzun süre eve kapalı kalmaktan dolayı eski alışkanlıklarını kaybettiler. Daha gürültücü, hareketli olabilirler. Kurallara uymak konusunda daha dirençli olabilirler. Dolayısıyla eski disiplin alışkanlıklarımızla onlara karşılık vermemiz onların okul aidiyetlerini zedeleyen bir şey olacak. Bu konuda daha anlayışlı daha toleranslı geri dönüt ve ileri dönütlerin daha yoğun verildiği çocuğu sarıp sarmalayan bir yapı içerisinde öğretmenlerimizin rehberlik çalışmaları yürütmesi çok daha faydalı olacak diye düşünüyorum.”
“Sosyal duygusal becerilerin telafisi daha güç”
Covid-19 salgın süreci ile uzun süre evde eğitim ortamında kalan çocuklarda okul alışkanlıklarının, sosyal duygusal becerilerin telafisinin daha güç olduğuna dikkat çeken Aydın akademik kayıpların telafisinin daha kolay olduğuna vurgu yapıyor.
“Okul ilk açılan ve son kapanan yer olmalıdır” diyen Mirkan Aydın yerel ve merkezi yönetimlerde bunun politika haline gelmesi gerektiğini belirterek toplumda her yer kapatılmadan okulların kapatılmaması gerektiğinin altını çiziyor.
Hükümetin 6 Eylül’de okulların açılması için ciddi anlamda irade koyduğunu ve kampanyalar düzenlendiğini hatırlatan Aydın “Sonbaharda soğuk havaların ve gribal mevsiminde etkisi ile beraber tedbirlerin daha sıkı alınması gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle aşıdan kaçınan kişilere kısıtlamaların daha yoğun yapılması, insanların kapalı ortamda bir arada bulunduğu mekanların, etkinliklerin daha sıkı denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Toplumda vakaların bir anda patlama merkezi toplumun maskesiz bir arada bulunduğu yerlerden kaynaklanmakta. Bununla ilgili gerekli önlemlerin de şu ana kadar yeterince alınmadığını düşünüyorum. Bundan sonra daha dikkatli olmalıyız.”
Çocukların maske kullanımında çok daha disiplinli olduğunu belirten Aydın öğrenciler için yedek maske stoğunun bulunduğunu, dezenfektan noktaları ve her okulda birkaç noktada izolasyon odası kurulduğunu belirterek “Herhangi bir şekilde semptom gösteren öğrenci olduğu zaman en yakın izolasyon odasına alıp doktorlarımız ya da hemşirelerimiz tarafından ilk muayenesi yapıldıktan sonra ilgili sağlık kuruluşuna sevkini sağlıyoruz. “ dedi.
Türkiye 18.5 milyon öğrenci olduğunu ve hepsinin aynı deneyimi elde edemediğini dile getiren Aydın tamamen eğitimden kopan öğrenciler de olduğuna dikkat çekerek “ Uzaktan eğitime bağlanamayan, yüz yüze eğitim çalışmalarına hiç katılmayan yüz binlerden söz ediliyor. Bu telafisi oldukça güç bir şey. Öğretmen camiası da çok nitelikli ve öz verili öğretmenlerden oluşmakta.
Onların da yüksek motivasyonu ve ciddi çalışmaları ile bu farkın kapanabileceğini düşünüyorum. İlk etapta en çok dikkat edilmesi gereken husus yüz yüze eğitim başladığında okuldan kopmaların önüne geçilmesi. Burada okul idarelerinin, ilçe milli eğitim müdürlüklerinin, bakanlığın tedbirler alarak okuldan ayrılan öğrencileri tekrar okula kazandırmaları gerekiyor. Dünya genelinde de uzaktan eğitimden sonra okullardaki kayıt yenileme sayılarının düştüğü gözlemleniyor. Okuldan kopmalar telafi zor durum oluşturacaktır. Okuldan en az şekilde kopma ile sağlıklı bir şekilde yüz yüze eğitime başlayabilirsek diğer kayıpların zamanla tolere edilebileceği kanısındayım.”
Eğitimdeki aksama, okulların tek başına aşabileceği bir sorun olmadığını bu durumun toplumun ödevi olduğunu belirten Aydın şunları kaydetti:
“Çocuklarımız için bu sorumluluğun alınması gerekmekte. Okulları açık tutacak şey toplumda alınacak tedbirlerdir. Herkes aşılama konusunda gerekli özeni gösterir. Toplumsal olarak yüzde 80 ve üzeri bağışıklığa ulaşabilirsek Covid-19 salgını geçene kadar maske, mesafe ve kalabalık ortam gibi tedbirlere uyabilirsek çocuklarımız, gençlerimiz için bu görevi yerine getirmiş olacağız.
Aksi halde onların başta sağlık olacak şekilde eğitimleri ile ilgili çok kötü bir döneme imza atmış olacağız. Hiçbir yetişkinin bu sorumluluğu almasını istemem açıkçası. Bir buçuk yıldır gerekli dersleri aldığımız kanaatindeyim. Bundan sonra toplum olarak daha sorumlu olacağımızı düşünüyorum.” 6 Eylül’de okulların açılması öncesinde yapılan hazırlıklar hem okullarda hem de öğrenci cephesinde yoğunluk kazanırken aşılamanın hızlanması ile öğrencilerin yüz yüze eğitimden bir daha mahrum kalmaması bekleniyor.