Türk seçmeni üç yıllık aradan sonra yeniden sandık başına gidip oy
kullanabildiği için mutludur.
ANAP Lideri Özal, İstanbul'da Yeniköy'deki evindedir. Öğleye doğru
eşiyle birlikte Panala Rum Ortodoks Kilisesi'ndeki seçim sandığında
oyunu kullanır. Akşamüstü ise oto mobiliyle Ankara'ya doğru yola çıkar.
O günü şöyle anlatacaktır :
"İstanbul'da oyumu kullandıktan sonra birkaç sandığın neticesini alıp
öyle yola çıktım. Zaten o sandıkların neticesinden bu işi alacağımız
derhal belli oldu. ilk mola yerim olan Düzce' den arkadaşlarla
telefonla konuştum. Aldığımız neticeler söylediğimizi teyit ediyordu.
Hatta şehir merkezlerinden gelen ilk neticeler daha yüksek gibi
gözüküyordu. Nitekim başlangıçta 225 gibi rakamlardan bahsedildi. "
Özal, Düzce'den Ankara'ya, Genel Merkez'deki arkadaşlarına telefon eder:
"Tezahürat yok, taşkınlık yok. Davul-zuma çalmak yok.
Normal bir seçim gibi sonuçları sükunetle karşılayacağız."
Son derece temkinlidir. Askeri idarenin sağı-solu belli olmaz. İktidarı
devralana kadar onları kızdırmamak, tahrik etmemek gerekir.
Geceyarısı Ankara'ya ulaşan Özal, önce Kennedy Caddesi'ndeki ANAP Genel
Merkezi'ne gider. Büyük bir kalabalık toplanmıştır .
Özal'ı bekleyen yüzlerce yerli ve yabancı gazeteci vardır.
Saat 02.00'de Farabi Sokak'taki evine gider ve seçim sonuçlarını orada
izlemeye devam eder. Sabaha karşı kesin sonuçlar alınır.
Anavatan Partisi oyların yüzde 45.15'ini alarak 400 milletvekilliğinden
21 1 'ini kazanmıştır. Hatta bu sayı 212'dir de, bir seçim bölgesinde
yeterli sayıda aday gösterilemediği için bir milletvekilliği
kaybedilir. İktidara geleceğine kesin gözüyle bakılan Turgut Sunalp'ın
Milliyetçi Demokrasi Partisi ise yüzde 23.27 oy oranıyla 71 milletvekili
çıkarabilmiş ve üçüncü parti olmuştur. Halkçı Parti'nin aldığı oy'
oranı yüzde 30.46, kazandığı milletvekili sayısı Il7'dir. Özal bile bu
sonuca inan
|
|
makta güçlük çeker: "Eğer romanı
yazılmış olsaydı, hayal olurdu. Ama hakikat oldu. "
Özal'ın rahat hareketleri ve konuşmaları, inandırıcı ama hayalleri
zorlayan vaadleri, farklı mesajları ANAP'ın tek başına iktidara
gelmesini sağlamıştır. Calp'ın katı bürokrat ve devletçi havasına,
Sunalp'ın ağzındaki puroyla takındığı aristokrat tavırlara karşılık,
halkın arasına yakası açık gömlek ve tişörtle karışan, eşi Semra
Hanım'la elele dolaşan Özal'ın rahat, esnek ve yenilikçi havası
seçmeni cezbetmeye yetmiştir. Halk onu" kendinden biri" olarak
görür. Onu sever, benimser.
O, yıllardır halkı "nurlu ufuklar" vaadiyle uyutan, kavga eden,
yarattıkları hayali düşmanlara Don Kişot gibi saldıran klasik
politikacıların aksine; acı da olsa gerçekleri söyleyen, "serbest
pazar ekonomisi", "devletin küçülmesi", "kamu ortaklığı fonu",
"toplu konut" gibi yepyeni kavramları son derece yumuşak bir üslupla
toplumun gündemine getiren, "Avrupa'da ne varsa Türkiye'de de o
olacak" diyen, "işbilirlik"ten, "işbitiricilik"ten söz eden farklı
bir politikacı tipi olarak belirir. Ses tonu hep yumuşak ve güven
vericidir. "Millet devlet için değil, devlet millet için vardır"
derken, toplumun yüzyıldır özlediği ve duymak istediği ses olduğu
anlaşılır. Kimseye saldırmaz, kimseyi hedef almaz. Sürekli
gülümseyen, sürekli" sevgi"den söz eden yepyeni bir "Özal imajı"
oluşturur.
Medyanın gücüne inanır ve ondan olabildiğince yararlanır. Medya
için" çekim merkezi", "renkli bir kaynak" olmayı ustaca başarır.
Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında bu şişman ve sevimli
adamın söylediği her söz inanılmazdır. çarpıcı ve sarsıcıdır. Değişik
şeyler söyleyen, canayakın, sıcak ve sevimli bu yeni politikacı,
inandıklarını sadece topluma birer mesaj olarak iletmekle kalmaz,
kendi inandıklarına toplumu da inandırır. Toplumla kurduğu iletişim,
dahiyane ve akılalmazdır.
Özal, Artık Başbakandır
ANAP'ın seçimleri kazandığı kesinleşmiştir.
Ama Milli Güvenlik Konseyi, iktidarı ANAP'a teslim edecek midir?
|