Bana göre enflasyonun yüzde 20-25 dolaylarına indirilmesidir. Bunu
gerçekleştirdiğimiz taktirde yatırımlarda bir hızlanma, bir canlanma
müşahade edilecektir. Enflasyon aynı zamanda haksız kazançlara,
karaborsaya ve cemiyet içinde ikiliklere sebebiyet veren bir hadisedir.
Onun için enflasyonla mücadeleyi esas hedef almışızdır. "
Özal'ın, bu konuşmasından bir yıl sonra, enflasyonun gerilemeye
başladığı ortamda, gazeteci Osman Ulagay'a söyledikleri de şudur :
"Bence en önemlisi enflasyon hadisesinin önünü almaktır. Bunun için
çeşitli şeyler söyleniyor ama bence dört temel tedbir var. Birincisi,
para-kredi politikası çok önemli. Makro düzeyde enflasyona mani olacak
moneter tedbirler almak lazım. ikincisi, bütçenin açık vermemesi
veyahut bu açığın ekonominin kaldırabileceği seviyede olması gerekir.
Bizim gibi memleketlerde bunun GSMH'nın yüzde 1'ini geçmemesi şart.
Nitekim geçen sene altındaydı.
Üçüncüsü, ücretler-gelirler politikasına dikkat etmek lazım ki bunun
içine taban fiyatları da dahildir. Bu pazarlığı mutlaka yapmak
zorundayız. Ücret artışları, dar gelirli için de olsa, ekonomik
gelişmeyle, prodüktivite artışlarıyla ve bunun gibi şeylerle mutlaka
irtibatlandırılmalı. Yoksa öyle pazardaki gibi aldım-sattım, elini tut
salla, ben bunu verdim sen bunu sattın deyip kavga gürültüyle bu işler
olmaz. Dördüncü tedbir ise ki bu son gelir- Türk sanayiini ve
ziraatını rekabete açmaktır."(1)
Turgut Özal, 1982 yılında İkinci İzmir İktisat Kongresi'nde Başbakan
Yardımcısı olarak yaptığı konuşmada ise, ekonomik ve sosyal sorunlara
ilişkin görüşlerini şöyle açıklar :
"Uyguladığımız ekonomik politikaların tutarlı ve gerçekçi olması kadar
devamlı olmasında da zaruret vardır. Bir ekonomik yapıdaki en büyük
sıkıntı, izlenen ekonomik politikadaki tarafsızlıktır. Geçirdiğimiz
büyük ve acı tecrübeler, ekonomik politikalarımızda devamlılık özelliği
olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu şartlar sağlandığı taktirde Allah'ın
izniyle on yıl sonra bu şehirde yapılacak Üçüncü iktisat Kongresi'ne
|
(1) Cumhuriyet
Gazetesi - 24 Mayıs 1982 |
|
|
iştirak edecek olanlar Türkiye'nin çok büyük mesafe aldığını ve
önemli gelişmeler gösterdiğini müşahade edeceklerdir. Ekonomik
hayatta devletin müdahaleci rolü yerine tanzim ve teşvik edici ve
genel olarak muhtelif menfaatleri telif edici ve bu suretle verimi
artırıcı rolü ağırlık kazanmalıdır.
Ekonominin tabii kanunları vardır. Bu kanunların dışına çıkarak
nehri tersine akıtmaya çalışmayalım. Para, döviz ve emtia
fiyatlarının serbestçe teşekkül edebildiği bir vasatta ekonomik
sistemleri çökerten bu nevi hastalıklar görülmeyecektir. Ödemeler
dengesi gelişme ve kalkınma yolundaki en önemli engelimiz ve
darboğazdır. Üçüncü iktisat Kongresi'ne Türkiye'nin bu meseleyi
kesin çözüme kavuşturmuş olarak gitmesi gerekmektedir.
Gençlerimizi düşman oyunlarına gelmeyecek kadar bilgili, sokakta
hiçbir meselenin çözülemeyeceğini anlayacak kadar seviyeli, vatanın
birlik ve bütünlüğünün önemini kavrayacak kadar kültürlü, örf ve
adetlerimize saygılı, hepsinden önemlisi
faydalıyı zararlıdan ayırdedecek kadar ölçülü, herkese karşı sevgi
ve şefkat besleyen medeni insan olarak yetiştirmeliyiz.
Şehirlerimizi insanca yaşanabilen yerler haline getirmeliyiz. Köy ve
şehir arasındaki hizmet standardı farkını asgariye indirmeli,
bölgelerarası dengesizliği mutlaka gidermeliyiz.
Bütün bu sosyal problemlerin çözümü, konut açığını kapatmak ve
herkese hiç değilse başını sokabileceği sıcak bir yuva sağlamakla
mümkündür.
Sanayileşme, artan nüfusa yeni iş imkanı bulma, ihracat
potansiyelimizi geliştirme ve Türkiye'yi güçlü ülkeler arasına
sokmak noktasında gene önemli bir saha olmaya devam etmektedir.
Sanayileşmede tabii kaynak ve imkanlarımızı kullanan ve rekabet
gücüne sahip sanayiler kurmaya önem vermeliyiz. "
Siyaset Sahnesine Doğru
Yetmiş yıl boyunca önemli hiçbir değişikliğe uğramamış ve adeta
kalıplaşmış bir ekonominin birden bire kabuk değiştirmesi elbette
kolay değildir.
Temmuz 1980'de faizlerin serbest bırakılması, banka mev-
|