Baykal çıkarken, son Orta Asya ve
Azerbaycan ziyaretinde Özal'a çiğ köfte partisi düzenleyen RP Urfa
Milletvekili ibrahim Halil Çelik göze çarpıyor. Son geziye katılanları,
gördüğü anda gözyaşlarını zaptedemiyor. 'Meğer son gezimizmiş' diye
söyleniyor. Bir başka köşede ehmi Koru ve Vehbi Dinçerler, gergin
yüzlerle konuşuyorlar. Kaya Erdem salonda. Sarsılmış bir yüzle önüne
gelene başsağlığı diliyor. Halil Şıvgın ve İbrahim Özdemir durup durup
ağlıyorlar. Güneş Taner, eşinin yanında bir sandalyeye ilişmiş, gözleri
boşluğa saplanmış, kalakalmış düşünüyor. Işın Çelebi şaşkın. Cüneyt
Canver boş nazarlarla dolaşıyor, bir oturuyor bir kalkıyor...
Kaya Toperi ile karşılaşıyoruz. Birden boşanıyor. 'Böyle sözcülük
kahrolsun. Ölüm haberini bildirmek de bana düştü' sözleri ağzından
dökülüyor. Başyaver Kurmay Albay Aslan Güner, gözlerinin dışı
kıpkırmızı, her sarılanla gözyaşı döküyor, 'Sırası mıydı bu işin
şimdi...' diye tepki belirtiyor.
Turgut Özal'sız Köşk'ün ilk gecesindeki insan galerisine bakınca,
Turgut Özal'ın nasıl bir 'özgürlük, demokrasi ve çoğulculuk, çok
renklilik paratoneri' olduğunu insan seziyor. Çankaya Köşkü, O'nun
döneminde meğerse özgürlükler ve çoğulculuk için bir 'teminat kalesi'
olmuş... Köşk'ün salonlarında o gece salınan ve birbirlerine başsağlığı
dileyerek ağlayanlar, galiba, o 'kale'de son kez birarada
bulunduklarını zihinlerinin bir yerinden geçiriyorlardı. Acaba,
özgürlüklerin ve çok renkliliğin 'teminat kalesi' artık yıkılmış mıydı?
Salonlardaki dev portrelerinden gülümseyerek bizleri seyreden Turgut
Özal'ın o görüntüleri ile bizim halimiz nasıl da bir tezat teşkil
ediyordu. O gülümsüyordu. Galiba biz kendimize ağlıyorduk.
Özel doktoru Cengiz Aslan'ın yalnız gözleri değil, yüzü şişmiş..
Duruyor duruyor ağlıyor. Birara kulağıma eğilip 'Herşey istediği gibi
oldu' diye fısıldıyor... Takdir-i ilahi.! ne ilginçtir ki' diyorum,
'Turgut Bey, Batılı ülkelere yaptığı bir ziyaretten değil, Türk Dünyası
ve Azerbaycan dönüşü ve kendisini helak ettiği bu gezinin ardından
vefat etti'...
Çekmeden, çektirmeden... Turgut Özal'a yakışan ve hakettiği 'güzel' bir
ölüm galiba bu... Zaten Korkut Özal, 'Efendim' diyor, 'Turgut Bey, son
iki yılda çok kırıldı. Çok üzüldü. Bu memlekete yaptığı hizmetlerden
ötürü bunları haketmiyordu.
|
|
Allah onu korudu yanına aldı.'
Azerbaycan'a yola çıkmadan önce, bize bu kırgınlıklarını anlatırken,
'Turgut Özal yarın yok. Ama Türkiye baki. Türkiye'yi düşünmek gerekir.
Vatanseverliği esas almak gerekir' diye konuşmuştu. Acaba bir şeyler mi
hissetmişti?
Gündem değiştirmeye, gündemi altüst etmeye bayılan Turgut Özal, yine
gündem değiştirdi. Köşk'ten inmedi. Çıktı!
Turgut Özal'sız Çankaya Köşkü'nün ilk gecesinde, gece yarısına doğru
Köşk'ten çıkarken bunları konuşuyorduk. (1)
Son Gezisi Özal'ı Yormuştu
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, son yurtdışı gezisini Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri'ne yapınıştı. 4..Nisan'da başlayıp 15 Nisan'da
tamamladığı bu 11 günlük gezi Özal'ı çok yormuştu.
O geziye katılan gazeteciler, kendilerinin bile çok zorlandıkları yoğun
programa Özal'ın nasıl dayanabildiğini anlayamadıklarını anlatılar.
Mesela Gazeteci Mehmet Ali Yula, kendi aralarında şöyle konuştuklarını
nakleder:
/i -Olmaz ki kardeşim... Hayatta böyle yorulduğumu hatırlamıyorum.
Türkiye'ye dönünce, iki gün yataktan çıkmadan uyusam ancak
dinlenebilirim.
-İyi de kardeşim, Cumhurbaşkanı nasıl dayanıyor bu geziye? Biz bir
yorulduysak, o beş yoruldu...
Çok değil, Cumhurbaşkanı Özal'ın Türk cumhuriyetlere yaptığı 11 günlük
gezinin dördüncü gününde, heyette yer alan basın mensupları, buna
benzer konuşmalar yapıyorlardı.
Gazeteci, Yula, Özal'ın son gezisinin dayanılmaz yıpratıcılığını
anlatırken şunları yazar:
“Özal'ın son gezisinin yıpratıcılığını dayanılmaz boyutlara getiren
başka şeyler de vardı elbette.. Neredeyse tüm ülkelerde bir takım
yatırımlar yapan Türk işadamları, bunların açılışlarını ya da temel
atma törenlerini, Cumhurbaşkanı'nın gelişine göre ayarlamışlardı. Özal,
itiraz etmeden hepsine katıldı bun
|
(1) Sabah Gazetesi. 19
Nisan 1993. |
|