yoruz.
Altımızda masmavi, ışıl ışıl Akdeniz uzanıyor.
Bir anda pike yaptı
helikopterimiz, Kız Kalesi'ne doğru hızla alçalıyor.
Özal gayet sakin.
Kalenin surlarına doğru
büyük bir hızla yaklaşmaktayız.
Ne oluyor demeye fırsat
kalmadan, bu kez dimdik yükseliyoruz.
Yüzüm eminim sapsarı
kesiliyor.
Özal arkaya dönüp
gülüyor muzip muzip.
Pilotlara talimat
Başbakan Özal'dan gelmiş" (1)
Turgut Özal'ın
Semra Hanım'a yaptığı muziplik, giderek karşılıklı hoşlanmanın
nedeni olacak, iki gencin yüreğine düşen aşk kıvılcımı,
yine Özal'ın emrivakisiyle evliliği getirecektir.
Gelin, nasıl
evlendiklerini de Özal'dan dinleyelim :
"Sonra hadiseler
gelişti. Yavaş yavaş konuşmaya başlamıştık. Ama hiç açılamamıştım.
Bir gün, bizim daireden bir arkadaşımızın nişanı vardı.
Gittim. Semra Hanım da vardı. Dayısı, şimdi Devlet Sanatçısı
olan Mükerrem Berk'le oturuyordu. Bir sandalye çekip yanlarına
oturdum. Konuştuk biraz. Sonra, Semra Hanım'ı dansa davet ettim. Hiç
itiraz etmedi, kalktı. Bir iki dansettik. Orada kendisine evlenme
teklif ettim. Hiç sesini çıkarmadı. Ben dedim ki, 'sükût ikrardan
gelir.' Ertesi gün bir kutu çikolata, bir şişe likör alıp daireye
gittim. Arkadaşlara ikram ettim. Ne bu dediler. Söz kestik dedim.
Semra Hanım bu hareketime çok kızmıştı ama sesini çıkarmadı. İki gün
sonra da, bizim daireden yaşlı bir hanımı gönderip, Semra Hanım'ın
dayısı Mükerrem Bey'den istettim. Evliliğimiz böyle gerçekleşti. O
günden beri ben de aşkımı koruyorum."(2)
Turgut Bey'le Semra
Hanım'ın 31 Mayıs 1953'te başlayan evlilikleri, büyük bir aşk
ve mutluluk içinde sürer. Hep el eledirler. Üç çocukları
olur. Zeynep, Ahmet ve Efe...
(1) Hasan Cemal,
"Özal Hikâyesi", Bilgi Yayınevi, Ank. 1990. s. 89.
(2) Ahmet Kamraman,
"Hanedan'ın Önlenemeyen Çıkışı ve Saltanatı",
Boyut Yayınlan, îst. 1989, s. 32 |
|
Çift,
gerçekten birbirine çok düşkündür. Bir gün bile ayrı
kalamazlar. El ele tutuşmak alışkanlığından hiç vazgeçmezler.
Halkın içinde öyle dolaşırlar. Turgut Bey, kalabalıkları
dalgalandıran, coşturan, onlara yeni ufuklar gösteren o etkili
konuşmalarını yaparken, Semra Hanım hep yanındadır. Onun gözlerinin
içine bakabileceği, onu rahatça görebileceği bir yerde...
Turgut Bey konuşurken, o, gözünü kırpmadan dinler.
Semra Hanım, bir
gazeteciye şunları anlatır :
"Sanki ben ona
bakarsam, sanki benden güç alıyor gibi bir his. Garip birşey...
Bakar zaten. Ben kendisini dinliyor muyum diye bakar. Gözleriyle
takip eder. El tutuşmamız da aynı şeydir. Sanki, birbirimizden güç
alıyoruz."
Bürokrasinin
Zirvesinde
Turgut Özal, 1952 yılında
gönderildiği ABD'den, mühendislik ekonomisi alanında çok şey
öğrenerek ve İngilizcesini ilerleterek, 1953 yılında Türkiye'ye
döndükten sonra, EİEİ'de çalışmaya devam eder ve Genel Müdür
Teknik Müşaviri olur.
1955 yılından
itibaren Süleyman Demirel'le dostluğunu ilerletmeye başlar. O yıllarda
Demirel de, Özal da Ankara'da Güniz Sokak'ta oturmaktadır. Karşılıklı
aile ziyaretlerine başlarlar. Ev ziyaretleri, Demirel'le Özal ve
Nazmiye Hanım'la Semra Hanım arasındaki dostluğu pekiştirir.
Yıllar akıp
gitmektedir.
Turgut Özal, 1959 yılında
yedeksubay olarak askere gider. Askerliğini Ankara'da Ordonat
Okulu'nda yapmaktadır. Ciddi, düzenli, disiplinli bir askerdir.
1960 yılında, onu
çok sarsan ve üzen bir olay olur. 27 Mayıs sabahı askeri darbe
gerçekleşmiş, Demokrat Parti iktidarı devrilmiştir. Bu olay ve
özellikle Adnan Menderes'in başına gelenler, Özal'ı derinden
yaralar.
DSİ Genel Müdürü
Süleyman Demirel' de, darbeden sonra görevinden ayrılır ve askere
gider. Kader onları tekrar biraraya getirecektir. Özal, yedeksubay
Ordonat Okulu'nda yedeksubay öğrenci Demirel'in komutanı olur.
Onun için, "En iyi öğrencimdi. Benden en iyi notları o alırdı"
diyecektir. |