Fakat, 1985 yılından itibaren bu yasaklar artık delinmeye başlamıştı.
Sıkıyönetimin İstanbul'da kalkması, yasaklı siyasetçilerin seslerini
duyurabilmesini ve görüşlerinin gazetelerde daha sık yer almasını sağlamıştı.
Özal, bütün
antidemokratik yasalar ve kısıtlamalardan olduğu gibi, bu siyaset
yasağından da son derece rahatsızdı. Ancak, 12 Eylül'ü
yapanlar, hâlâ etkili konumda idiler. Müdahalenin lideri Kenan
Evren Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'da oturuyordu. Anayasa'nın geçici
2. maddesi ile bir "Cumhurbaşkanlığı Konseyi" oluşturulmuş
ve diğer müdahaleci generaller bu konseyin üyesi olmuşlardı.
Turgut Özal, 1983'te
partisinin seçimleri kazanmasından sonra, iktidarı askerlerden ne
şartlar altında devraldığını, Çankaya'yı ve askerleri rahatsız
etmemek için neler çektiğini unutmamıştı. Bu nedenle, siyasi
yasakların kaldırılmasını önceleri erken bulmuş, 1985 yılından
itibaren de Çankaya'nın tavrını izlemeye, işaretini beklemeye
başlamıştı.
O işaret, ancak 7
Mayıs 1986'da gelecekti.
Cumhurbaşkanı Kenan
Evren, gazeteci Yalçın Doğan'a siyasal yasaklar konusunda şunları
söyler :
"Bence siyasi
yasaklar kalkmalı. Siyaset yasağı sürdükçe, eski liderler hep
mağdur durumda kalmış olduklarını söyleyecek ve bundan bir
yandan şimdiki politikacılar zarar görecek; öte yandan da eski
politikacılar belki de yasaklı olmanın propagandasını alabildiğince
sürdürerek, toplumda sanki konuşulacak başka birşey yokmuş
gibi, hep bunu gündeme getirecekler. Bu nedenle ben siyaset
yasaklarının kalkmasından yanayım." (1)
Bu siyaset yasaklarını
koyan müdahalenin başı Evren, elbette "Antidemokratik olduğu
için yasakların kalkmasından yanayım" demeyecekti. Yasakların
kalkmasından yana oluşunun kendince gerekçeleri vardı.
Gerekçeler ne olursa
olsun, Özal'ın Çankaya'dan beklediği işaret gelmişti.
(1) Cumhuriyet
Gazetesi, 8 Mayıs 1986 |
|
Yasaklar
kalkacaktı. Ama nasıl?
Bu siyasi
yasaklarla ilgili geçici maddenin de içinde bulunduğu 1982
Anayasası referanduma sunulmuş ve halkın oyları ile kabul edilmişti.
Yani, siyasi yasakları darbeciler koymuş, fakat halka da onaylatmışlardı.
Şimdi darbecilerin yasakların kaldınlması isteğini halka da
onaylatmak gerekiyordu. Evet, yasaklar kesinkes kalkmalıydı, ama işin
yolu ve mantığı buydu.''Meclis'te bu yasakların kaldırılması
olmaz Minnet hissi doğar. Referandum daha iyi olur" diyordu.
Başbakan, Türk
anayasal sistemine referandum kurumunun sokulmasını demokrasi açısından
yararlı görüyordu. Böylece Anayasa'nın değiştirilmesi de
kolaylaşacak ve bazı önemli konularda halkın da görüşü alınmış
olacaktı.
l Ocak 1987'de İstanbul'da
toplanan Dünya Ekonomik Forumu'nun yuvarlak masa toplantısında,
siyasi yasaklarla ilgili bir soruya Özal şu yanıtı verir :
"Bu yasağa karşı
olduğumu ifade edeyim. Ancak bu yasak halk tarafından kabul edilmiştir.
Kararı halk verebilir."
Meclis'ten Özal'ın
isteği doğrultusunda referandum karan çıkar. 6 Eylül 1987'de
referandum yapılacak, halkın siyasi yasakların kalkmasını
isteyip istemediği ortaya çıkacaktır.
Referandumdan
bir gün önce televizyonda konuşan Özal, "Önemli bir açıklama
yapacağını" söyler. Özal'ın sürprizlerine alışmış
olanlar, bu açıklamayı merakla beklerler.
Başbakan, 6
Eylül 1987 Pazar günü saat 17.00'de referandum sonuçları henüz
belli olmadan, herkesi şok eden "önemli" sürpriz açıklamasını
yapar :
"Daha önce
gerek muhterem vatandaşlarıma, gerekse basın mensuplarına önemli
bir açıklama yapacağımdan bahsetmiştim. Bu açıklamayı şu
anda yapıyorum : Erken seçim..."
Özal, referandum
sonuçlarını aşağı yukarı tahmin etmektedir. Siyasi yasaklar çok
az oy farkıyla da olsa kalkacak, eski liderler yeniden sahneye çıkacaktır.
Onlara fazla zaman ve fırsat vermeden erken seçime gitmek ANAP'ın
çıkarına olacaktır.
Referandum sonuçlan
ancak ertesi sabah açıklanır. Siyasi |